Kayıtlar

2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

31 Aralık 2014...

Kitap okuma kulübünde sıradaki kitabın  Hobbit olduğunu öğrendikten sonra kitabı elime aldım, tekrar okumaya kalkışırsam ne kadar sürer diye anlamak için.. Kapağını açtığımda bir notla karşılaştım.. Bir önceki doğum günümde kitabı bana hediye eden arkadaşlarım içine bir de not koymuşlardı, o zaman hatırladım.. Sebebi son derece belirsiz olsa da o arkadaşlarımla uzağız şimdi.. Benden uzaklaştıkları için onlara kızgındım ama notu görünce gözlerimin dolduğunu inkar edemem.. Notu defalarca okudum, kendimi sorguladım, onları sorguladım.. Bu durumda olmamız için hiçbir sebep olmadığına karar verdim..  2015 bu durumu değiştirecek mi bilmiyorum ama bu ufacık notun bazı duygularımı değiştirdiğini çok rahat söyleyebilirim.. Bunların haricinde şöyle bir şey de düşündüm.. Hepimizin yalnız hissettiği anlar olur.. Kişinin çevresinde ne kadar insan olsa da, bu his herkes için tanıdıktır.. Eğer benim gibi bir kitapseverseniz bu durumlarda kitaplarınıza sarılırsınız ve az önceki gibi ufa...

Beni Bu Soğuk Havalar Mahvetti...

Sıkılmıştı gün boyu hiçbir şey yapmamaktan.. Ne yapsın..? Yapmaya çalıştığı her şey ters gidiyordu.. O da böyle hissettiği zaman ne yapıyorsa onu yaptı.. En sevdiği yeşil kalemini eline alıp yazmaya başladı.. "20.12.14 Hastayım, hem de çok.. Bir taraftan çalışmam da lazım.. Bugün cumartesi ama o kadar çok sınavım var ki.. Bir taraftan ailemi de özlüyorum.. Eğer ailenizden uzak yaşamıyorsanız anlayamayacaksınız ama telefonda seslerini duyunca gözlerim dolmaya başlıyor; böylece anlıyorum ki burda zamanım dolmuş.. 1 hafta kaldı sadece.. Böyle düşünerek dayanmaya çalışıyorum ama bunu bilirmiş gibi hayat önüme daha fazla engel koyuyor ki vazgeçeyim, sonra da pişmanlık duyayım.. Hayır yapamıyorum.. Hiçbir işe başlayamıyorum.. Uyuyamıyorum da, dinlenemiyorum.. Yazamıyorum da.. Uzun zamandır yazamıyorum.. Can sıkıcı şeyler yazıyorum tabi, canım sıkıldıkça can sıkarım.. Ne var..? Sizin içinizde hiç bencillik yok sanki..  Değişmeye başlıyorum.. Önceden tepki vermediğim olaylara çok yo...

Mavi...

Rengarenk boyaları paletin dört bir tarafına boşalttı, fırçasını tinerle temizledi ve boş tuvalin önüne geçti.. Her zaman olduğu gibi karşısındaki duvarı, pencereyi, duvara dayalı öteki tabloları, saati çizdi.. Perdeyi yine çizmedi.. Perdeyi hiç sevmemişti zaten, onu kör ediyordu.. Burdan sonra durakladı biraz.. Düşündü.. Düşündü.. Hayal etti.. Hiç görmediği dış dünyayı hayal etti.. Çocukluğundan beri merak ettiği karları, baharı hayal etti..  Karşılaştığı anda tenini kavuracak olan güneşi hayal etti.. Bu sırada gözü masasındaki saksıya takıldı..  Çiçekleri çok severdi, çiçeklere aşıktı.. Evinde onlarca, rengarenk çiçek vardı.. Ona yaşama sevinci verirlerdi.. Kendisini yok edebilecek güneşin bu güzelliklere can verdiğine inanamıyordu.. Aslında bu daha önce hiç aklına gelmemişti.. Diğer tablolarında güneşi hep siyah, kırmızı veya kahverengi resmetmişti.. Kabul etmesi gereken gerçek ise güneşin aslında yıkım değil, hayat olduğuydu.. Neden bu güne kadar bu kadar sığ, bu kada...

Bir Gazetecinin İtirafları...

Kış iyiden iyiye hissettiriyordu kendini.. Genç kadın beresini kulaklarına kadar indirdi, soğuktan donmak üzereydi.. Adımlarını hızlandırdı.. Ne uzundu bu yol böyle..? 10 dakikada varırsın diyen adamı eline bir geçirirse.. Neyse, bu zorluk da bir şey miydi..? Mesleğinde çok yeniydi ve o kadının sırlarını öğrenmesi gerekiyordu.. Yıllardır kimsenin öğrenemediği gerçekleri öğrenmeli, yakın tarih meraklılarının sıkça ziyaret ettiği o kadını konuşturmalıydı.. Ama nasıl..? "Of be, sonunda.." dedi yazıyı görür görmez: F.H. Huzurevi.. Şehrin en yüksek yerlerinden birinde yer alıyordu burası.. Hava merkeze göre kat be kat daha soğuktu.. Kapıyı itip içeri girdi.. Görevlinin odasına yöneldi ama kimse yoktu.. Beklerken kaloriferin yanında ısınmaya çalıştı.. 5 dakika sonra görevli kadın göründü.. "Buyrun..?" dedi.. "Merhabalar, ben G.E., gazeteciyim.. Telefonda konuşmuştuk.." "Ah, evet.. Y. Hanım ile görüşmek istiyorsunuz.." "Evet, öyle.."...

22 Kasım 2014...

Ne uzun bir gündü ama.. Sabah 05.00te başladı ve öğlen 12ye kadar sıkıntı, stres ve mutluluk gözyaşı dolu, duygudan duyguya sürüklendiğim bir 7 saat yaşadım.. Şu anda saat 22.02 ve ben kızgınım, yurt odamdayım ve yan taraftakilerle çok fena bir kavga başlatmak üzereyim.. "Sesinizi kısın bre öküzler.." diyesim var ama neden bilmiyorum tutuyorum kendimi.. Ne alaka yaa.. Ben niye bu konuya girdim şimdi..? Neyse, ne diyordum.. Ah evet, bugün... Gün boyu ailemle beraberdim.. Haftasonları yurt odasında pinekleyen birine göre epey sosyal bir gündü.. Eh, bu benim suçum değil.. En yakın iki arkadaşımla farklı okullardayız ve görüşmemiz zor haliyle.. Aslında çok saçma, sonuçta aynı şehirde yaşıyoruz ama... Neyse yaa, bu konuya giren bir daha çıkamıyor.. Ailemle ve ablamla da farklı şehirlerde yaşıyoruz.. Ankara içlerinde en güzeli tabi, şanslı mı saymalıyım kendimi..? Pek değil, zira koskoca bir şehirde, kalabalık bir okul ve kalabalık sınıflarda yalnız hissediyor olmak, zor bir duru...