Mavi...
Rengarenk boyaları paletin dört bir tarafına boşalttı, fırçasını tinerle temizledi ve boş tuvalin önüne geçti.. Her zaman olduğu gibi karşısındaki duvarı, pencereyi, duvara dayalı öteki tabloları, saati çizdi.. Perdeyi yine çizmedi.. Perdeyi hiç sevmemişti zaten, onu kör ediyordu.. Burdan sonra durakladı biraz.. Düşündü.. Düşündü.. Hayal etti.. Hiç görmediği dış dünyayı hayal etti.. Çocukluğundan beri merak ettiği karları, baharı hayal etti.. Karşılaştığı anda tenini kavuracak olan güneşi hayal etti.. Bu sırada gözü masasındaki saksıya takıldı.. Çiçekleri çok severdi, çiçeklere aşıktı.. Evinde onlarca, rengarenk çiçek vardı.. Ona yaşama sevinci verirlerdi.. Kendisini yok edebilecek güneşin bu güzelliklere can verdiğine inanamıyordu.. Aslında bu daha önce hiç aklına gelmemişti.. Diğer tablolarında güneşi hep siyah, kırmızı veya kahverengi resmetmişti.. Kabul etmesi gereken gerçek ise güneşin aslında yıkım değil, hayat olduğuydu.. Neden bu güne kadar bu kadar sığ, bu kadar bencilce düşünmüştü ki..? Bunu değiştirmenin zamanı gelmişti.. Kendisini güneşe borçlu hissetti.. Fırçasını tekrar boyalara batırdı ve işe masmavi bir güneş çizerek başladı..
Yorumlar
Yorum Gönder