Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kayra...

Adı Kayra olan bir adam tanıdım.. Siz tanımamış olabilirsiniz, zaten çok da önemli birisi değildi ama kesinlikle hiç de sıradan olmayan bir hayat yaşadı.. Bu biraz tuhaf çünkü Kayra son derece sıradan bir adamdı.. Çocukluğundan beri sadece yapılması gerekeni yapardı; ne hayal kurar, ne heyecan arar ne de farklılık isterdi.. Hiçbir zaman çok fazla arkadaşı olmadı, bu yüzden her zaman tek yaptığı derslerine odaklanmak oldu.. Üniversite hayatı da bu şekilde devam etti, bu sayede en iyi üniversitelerde, en iyi bölümlerde okudu.. Üniversite hayatı da kişisel hayatına pek bir yenilik getirmedi, Hukuk Fakültesi’nde okuyor olmanın en iyi tarafı buydu, başka hiçbir şeyle ilgilenmen gerekmiyordu, her zaman öğrenecek yeni şeyler vardı.. Daha sonrasında avukat oldu ve bu sessiz adamdan beklenmeyecek kadar iyi yaptı işini.. Bu sürede evleneceği kadınla bile tanıştı; Umay.. Umay, edindiği ilk sevgilisiydi ve evlilik planları yapıyor olmaları onun aynı zamanda son sevgilisi olacağına işaret ediyordu...

Mavi Değildi Gökyüzü...

Naçizane hikâyem tamamen fiziksel savaş hakkında olacak.. Bana soracak olursanız en yıkıcı savaş türü bu, çünkü hem dünyanın bütün güzelliklerini, canlı cansız ne varsa yok eder, hem de psikolojik savaşa yol açar.. Demem o ki bu savaş aynı anda hem bedenin, hem beynin hem de kalbin savaşıdır.. Dickens gibi iyimser olamayacağım kardeşlerim, zaman aptallık, karanlık, umutsuzluk, kıtlık ve kuraklık zamanıydı.. O gün gökten 2 tanecik yağmur damlası düştü; birincisi kasabada yaşayan yaşlı bir kadına, ikincisi ise genç bir askere isabet etti.. Yaşlı kadının kasabada küçücük bir evi ama evinden daha büyük bir bahçesi vardı.. Zamanının çoğunda bahçesiyle ilgileniyor, sebzeler, meyveler yetiştiriyor, çeşit çeşit hayvanlar besliyor, yapayalnız hayatta bu şekilde ayakta duruyordu.. Unutkanlığımı mazur görün, yaşlı kadının adını hatırlayamıyorum ama isterseniz biz ona Kallisto diyelim.. Kallisto hüzünlü bir kadındı, yalnız olmayı sevdiğini sanırdı herkes, bu yüzden kimse onunla yakın olmaya u...

Son...

Okumak üzere olduğunuz hikaye, (bilinen sayıyla) 37 kişinin hayatını kaybettiği Ankara Kızılay patlamasından sonraki 2 gün içinde yaşadığım psikolojinin ürünü olarak ortaya çıkmıştır.. Baş karakter benim yaşıtım, benim hayallerimi, benim günlük yaşamımı, günlük kaygılarımı paylaşan birisi, belki de o benim.. Belki bu gülünç, acemi, çocuksu bir hikaye ama gerçek olmadığı anlamına gelmez.. Okuldan sonra ring, ringden sonra metroya yürüdüm.. "Metroları kullanmayın, kalabalıktan uzak durun" uyarıları yapılıyor.. Ben de diyorum ki "Nasıl?".. Her zamanki rutinim, kulaklıklarımı taktım, metroya indiğimde kitabımı çıkardım.. Metro yolculuğum 20 dakika civarı sürüyor, bu yolda kim bilir kaç kitap bitirmişimdir.. Arkada müzik çalıyor, birçok şarkıyı es geçiyorum, dinleye dinleye sıkıldım biraz.. Yeni şarkılar bulmam lazım belki de.. Kitabımı okumaya başladığımda müziği durduruyorum ama kulaklıklarım hala takılı, dışarıdan gelen sesleri baya azaltıyor çünkü.. Her neyse, ...

Ziyaret...

Lisedeyken yakın bir arkadaşım anlatmıştı.. Alevi Dedesi bir akşam Cem'in bitiminde evine döner.. Kapıya geldiğinde içerden bir grup insanın deyişler söylediğini duyar.. Yalnız yaşayan Dede buna anlam veremez ve kapıyı çalar.. O saniye sesler susar.. İçeri girdiğinde ise minderlerin Cem konumunda dizildiğini görür.. Bir Alevi Dedesi de olsa, insandır en nihayetinde, korkar bu durumdan ve bir süre evine uğramaz.. Söylediklerine göre sonradan çok pişman olmuştur Dede.. Sonuçta, Erenler her an herkesi ziyaret etmezler öyle..