Kayıtlar

Kasım, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mavi...

Rengarenk boyaları paletin dört bir tarafına boşalttı, fırçasını tinerle temizledi ve boş tuvalin önüne geçti.. Her zaman olduğu gibi karşısındaki duvarı, pencereyi, duvara dayalı öteki tabloları, saati çizdi.. Perdeyi yine çizmedi.. Perdeyi hiç sevmemişti zaten, onu kör ediyordu.. Burdan sonra durakladı biraz.. Düşündü.. Düşündü.. Hayal etti.. Hiç görmediği dış dünyayı hayal etti.. Çocukluğundan beri merak ettiği karları, baharı hayal etti..  Karşılaştığı anda tenini kavuracak olan güneşi hayal etti.. Bu sırada gözü masasındaki saksıya takıldı..  Çiçekleri çok severdi, çiçeklere aşıktı.. Evinde onlarca, rengarenk çiçek vardı.. Ona yaşama sevinci verirlerdi.. Kendisini yok edebilecek güneşin bu güzelliklere can verdiğine inanamıyordu.. Aslında bu daha önce hiç aklına gelmemişti.. Diğer tablolarında güneşi hep siyah, kırmızı veya kahverengi resmetmişti.. Kabul etmesi gereken gerçek ise güneşin aslında yıkım değil, hayat olduğuydu.. Neden bu güne kadar bu kadar sığ, bu kada...

Bir Gazetecinin İtirafları...

Kış iyiden iyiye hissettiriyordu kendini.. Genç kadın beresini kulaklarına kadar indirdi, soğuktan donmak üzereydi.. Adımlarını hızlandırdı.. Ne uzundu bu yol böyle..? 10 dakikada varırsın diyen adamı eline bir geçirirse.. Neyse, bu zorluk da bir şey miydi..? Mesleğinde çok yeniydi ve o kadının sırlarını öğrenmesi gerekiyordu.. Yıllardır kimsenin öğrenemediği gerçekleri öğrenmeli, yakın tarih meraklılarının sıkça ziyaret ettiği o kadını konuşturmalıydı.. Ama nasıl..? "Of be, sonunda.." dedi yazıyı görür görmez: F.H. Huzurevi.. Şehrin en yüksek yerlerinden birinde yer alıyordu burası.. Hava merkeze göre kat be kat daha soğuktu.. Kapıyı itip içeri girdi.. Görevlinin odasına yöneldi ama kimse yoktu.. Beklerken kaloriferin yanında ısınmaya çalıştı.. 5 dakika sonra görevli kadın göründü.. "Buyrun..?" dedi.. "Merhabalar, ben G.E., gazeteciyim.. Telefonda konuşmuştuk.." "Ah, evet.. Y. Hanım ile görüşmek istiyorsunuz.." "Evet, öyle.."...

22 Kasım 2014...

Ne uzun bir gündü ama.. Sabah 05.00te başladı ve öğlen 12ye kadar sıkıntı, stres ve mutluluk gözyaşı dolu, duygudan duyguya sürüklendiğim bir 7 saat yaşadım.. Şu anda saat 22.02 ve ben kızgınım, yurt odamdayım ve yan taraftakilerle çok fena bir kavga başlatmak üzereyim.. "Sesinizi kısın bre öküzler.." diyesim var ama neden bilmiyorum tutuyorum kendimi.. Ne alaka yaa.. Ben niye bu konuya girdim şimdi..? Neyse, ne diyordum.. Ah evet, bugün... Gün boyu ailemle beraberdim.. Haftasonları yurt odasında pinekleyen birine göre epey sosyal bir gündü.. Eh, bu benim suçum değil.. En yakın iki arkadaşımla farklı okullardayız ve görüşmemiz zor haliyle.. Aslında çok saçma, sonuçta aynı şehirde yaşıyoruz ama... Neyse yaa, bu konuya giren bir daha çıkamıyor.. Ailemle ve ablamla da farklı şehirlerde yaşıyoruz.. Ankara içlerinde en güzeli tabi, şanslı mı saymalıyım kendimi..? Pek değil, zira koskoca bir şehirde, kalabalık bir okul ve kalabalık sınıflarda yalnız hissediyor olmak, zor bir duru...