Rüya...
-Hüzünkovan Kuşu’nu duymuştum ama
hüzün getirenini ilk defa duyuyorum.. Var olduğuna eminsin yani?
+Yahu evet, gözlerimle gördüm
diyorum..
-Bi de gözlerinle.. İyi tamam
öyle diyorsan..
+Evet.. Kocamandı.. Bembeyaz ve
çok güzel.. Ama tehlikeli de.. Sivri pençeleri vardı, upuzun bi de gagası.. Son
zamanlarda sürekli ziyarete geliyor balkonuma.. Sanırım sevdi beni.. Yemek
verdiğimde hele.. Daha çok seviyor, oyunlar yapıyor, kucağıma konuyor.. Ama bazen
yemeğim olmuyor.. veya oynayacak neşem.. gücüm.. hevesim.. O zaman dönüşüyor
işte hüzün veren haline.. Pençeliyor, gagalıyor.. Hem de yara yerlerimden..
Boynumdan, omzumdan..
-E yemek verme sen de, gelmeyi
keser o zaman..
+Olmaz, aç kalır. Benden başka
kimse beslemez onu, ondan korkuyorlar çünkü.
-Peki besle.. Besle ama yüzüne
bakma..
+Olmaz ki, onu mutlu görmeyi
seviyorum.. O mutluyken ben de çok neşeleniyorum..
-Ama istediklerini yapmadığında
sana zarar verdiğini söylüyorsun..
+Evet...
-Ve seni üzdüğünü...
+Evet, öyle..
-Neden üzülüyorsun yahu.. Öfkelenmeni
anlarım da.. Üzülmek.. O sadece bir kuş, belki duyguları bile yok..
+Belki de.. Ama benim duygularım var,
en azından bundan eminim.. Beni üzen şeye gelecek olursak.. Onunla çok yakın
iki arkadaş olabiliriz.. İki dost.. Birbirimize destek olabiliriz, birbirimize
kol kanat gereriz.. Beraber mutlu olabiliriz.. Neden izin vermiyor ki buna?
-İzin vermiyor işte! O zaman daha
ne bekliyorsun.. Uzak tut onu kendinden.. Çıkma balkona, görme onu.. Yemek de
verme, sevme de.. Çıkar gider hayatından..
+Yapamam.. Ben onun gagalamasına,
pençelemesine, beni üzmesine dayanabiliyorum.. Ama onu hayatımdan çıkarırsam.. Onu
sevmezsem.. Ona yemek vermezsem.. O dayanamaz.. Ölür.. Yapamam.. Bu ben değilim..
-Sen.. Sen kendini beğenmişin
tekisin...
Yorumlar
Yorum Gönder